Ne kadar kolay, değil mi bir insanın hayatında önemli ve trajik bir rol oynadıktan sonra herşeyi unutmak?
Bir düşünün. Bir insanla tanışıyorsunuz. Hızlı bir şekilde flörte başlıyorsunuz. Birbirinizi anlatıyorsunuz. Birbirinizi dinliyorsunuz. Birlikte hayaller kuruyor, planlar yapıyor ve bu kadar uyumlu olabileceğinizi hayal bile edemeyeceğiniz insanın bunca yıldır nerede olduğunu merak ediyorsunuz.
Sonra birden tüm kayışlar kopuyor...
Durduk yere, yani hiçbir sebep dahi sunulmadan, o insan sizi hayatından çıkarmak için sizinle kavga ediyor. Sizi olmadık şeylerle suçluyor, ithamlarda bulunuyor, gerçeğin ya sadece kendi işine gelen parçasını ortaya sunuyor ya da o parçayı veya gerçeğin tamamını kendi işine gelecek şekilde yorumluyor.
Öylece şaşırıp kalıyorsunuz. İçgüdüsel olarak sahip olduğunuz ve olacağınız şeye tutunmaya, onu korumaya çalışıyorsunuz ama ne yaparsanız yapın bir şekilde elinizden kayıp gitmesine engel olamıyorsunuz.
Nefret, öfke, çılgınlık, histerik ağlamalar, dualar, tanrıya edilen küfürler, özürler, soğuk duşun altına girip kendine gelmeye çalışmalar...
Tüm bunlar durulduğunda ve sakinleştiğinizde ise hala gerçek sebebin ne olduğunu bilmiyor oluyorsunuz.
O vakit bir fırsat çıkmasını beklemeye başlıyorsunuz, hem de 4 gözle. Bir fırsat çıksa da tüm gerçekleri öğrensem diyorsunuz. Tüm o duygular durulduğu için içinizde yatanı keşfediyor ve bu keşif, eğer gerçekleri öğrenirseniz ve saçmasapan bir şey değilse, onu affedebileceğinizi anlıyorsunuz.
Onu affedebilme kabiliyetinden bahsediyorum elbette, affedeceğinizden değil. Sizin içinizde ona ve yaptıklarına karşı artık bir nefret veya öfke olmadığını anlıyorsunuz. Ona içiniz cız etmeden bakabiliyorsunuz.
Ancak O böyle olmuyor işte. O sizi tamamen unutmuş oluyor. Size yaptıklarını tamamen aklından çıkarmış, unutmuş, siktir etmiş oluyor.
Anlamıyorsunuz. Nasıl bir insan bu kadar derin bir ilişki kurup tek kalemde böylesine çizer ve aradan kısa bir süre geçtiği halde bu kadar kolay unutabilmiş olur?
Her ne kadar unutmuş olsa da artık sizin için değeri kalmamıştır. Sizi ona çeken tek şey merak ve bir parça umuttur.
O umudu ister atın, ister saklayın ancak ve ancak hayallere kapılmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder